Kızıl Saçlı Dilber
ele güne karşı duygu dolu bir insan olarak ortadayım
hayatı anladım ölümü de bir ölümlü ancak benim kadar anlar
denedim acının her türlüsünü sevinçlerini aşkın
bazı bazı yabana atılmadı düşündüklerim
birkaç dil bilirim
az çok gezdim tozdum
savaşı gördüm topçuda piyadede
başımdan yaralandım kloroform verip yardılar
en yakın dostlarım bu allanın belâsı kavgada gitti
eskiden yeniden bir insan ancak benim kadar anlar
bu savaşı bugünlük bir yana bırakalım da
biz bize bize göre dostlar
bir sürü giden gelenekle yenilik buyruklukla serüven
kapışmasını bir hükme bağlayalım
sizler ki ağzınızın yapısı tanrı ağzıyla bir
ağzınızdan her çıkan buyruk demektir
hoşgörün sırasında karşılaştırınca
o buyruk dışına çıkmayan kulları
biz serüvenden serüvene koşanlarla
düşman tutmayın bizi kendinize
size geçmiş bilinmedik ülkeler bağışlamaktı meramımız
sır çiçek sunar o ülkede her kim uzatırsa elin
o ülkede yeni yeni ateşler renk renk görülmedik
akla imgeleme sığmaz nice bin görüntüler
her biri gerçekleştirmeyi bekler
meramımız erişmek o iyilik diyarına o suspus o uçsuz bucaksız
zaman olur eldedir zaman olur ki tekrar geçer ele
acınsın biz durmadan gelecekle sonsuz
sınırlarında dövüşenlere
acınsın hata ettiklerimize günah işlediklerimize
geldi çattı sarsıcı yaz mevsimi
gençliğim tıpkı göçüp giden bahar
ey güneş gelen o yakıcı bilgelik demi
beklediğim
o tatlı o soylu biçimle beraber
seveyim diye ölünceye kadar
kendine çeker beni gücüyle bir mıknatısın
tapılası cana yakın
kızıl saçlı bir dilber
derler saçları altın
uzun güzel bir şavkın
göz alan alevlerinde
çay gülleri yana söne
gülün gülün gene bana
karşımda cümle âlem hele siz buralılar
demeye dilim varmaz desem neler var
neler var demeye kalksam izniniz çıkmaz
gelin acıyın bana.
Guillaume Apollinaire
çev.: Necati Cumalı