Bedenselleştirdikleri Gerçekten Neydi?
Soma, Latince’de beden demektir. Somatizasyon bozukluğu ise bedenselleştirme bozukluğu olarak geçmektedir. Sizlere bu yazımda bedenselleştirme bozukluğundan bahsedeceğim. Türkçesini kullanmayı daha çok seviyorum; gerçekten bu bozukluğu açıklayan bir kelime bedenselleştirme.
Peki nedir bu bozukluk? Tanımında: ‘Strese ve duygusal uyaranlara yanıtları, duygusal ve bilişsel olmaktan çok bedenseldir.’ (Stoudemire 1991) cümlesi geçiyor. Bu bozukluğun tam olarak nedeni hala bulunamadı ama tanımda gördüğünüz üzere tahminler var. Bedenselleştirme bozukluğu hastanın belli bir organik temeli olmaksızın fiziksel bir hastalığının olmasıdır. Evet, hastanın aslında fiziksel olarak zarar gören bir yeri yoktur. Ama yıllarca süren ağrılar, baş dönmeleri, kusmalar ve daha birçok semptom yaşayabilirler. Tüm muayenelere rağmen bu durumu açıklayan bir şey bulunamaz. Genelde bu hastalar birçok doktora gider, sürekli doktor değiştirir ve kendileri bir şeylerinin olduğundan ama hiçbir doktorun bunu bulamadığından şikayet eder. Bu durumu daha iyi anlayabilmemiz için bir vaka örneğiyle devam etmek istiyorum: Sırtında iğne batar gibi ağrılar hissettiğini belirterek birçok doktora başvurmuş olan ve muayeneler sonunda bu ağrıları açıklayıcı nitelikte bir bulgu saptanmadığı bildirilerek evine gönderilen bir hasta yine ağrılarının yoğunlaştığı bir dönemde yapılmış olan tüm tetkikleri ve verilmiş analjezik (ağrı kesici) reçeteleriyle bir başka doktora gider. Yapılan tetkikleri ve verilen reçeteleri inceleyen doktor, aslında ev ortamında hayli sorunları olan ve obsesif-depresif özellikler gösteren hastanın, sırtında iğne batar gibi olan yerleri kendisine göstermesini ister. Daha sonra o bölgeyi dikkatlice inceleyerek hastaya gerçekten de orada bir iğne gördüğünü, onu hemen bir kesikle çıkarabileceğini söyleyerek hastanın sırtını hafifçe çizer ve içeriden getirdiği iğneyi hastanın sırtından çıkardığını belirterek hastaya verir. Hasta çok memnundur ve ağrıları geçmiştir. Şimdiye kadar gittiği hiçbir doktor bunu nasıl oldu da göremedi diye hayıflanır. Ancak, aradan bir süre geçtikten sonra yeniden aynı bölgede aynı ağrıları gelişir ve yeniden aynı doktora giderek acaba başka bir iğne daha var mı diye sorar. Doktor, nasıl oldu da gözümden kaçtı diyerek ufak operasyonu yineleyerek hastaya bir iğne daha verir. Psikososyal sorunları süre giden hasta artık sık sık hekime başvurmakta ve her seferinde eline bir adet iğne verilerek evine gönderilmektedir (Eker, 1999).
Bu vakadaki hasta rol yapmıyor. Gerçekten yaşadığı ve durduramadığı bir ağrı var. Peki bu ağrı gerçekte neyi karşılıyor?
Somatizasyon bozukluğunun nasıl ortaya çıktığına dair teoriler var. Ve bu teorilerden en eskiye dayananı stresten korunmak için bir savunma mekanizması olarak ortaya çıktığıdır. Yani birey depresyon yaşamamak için fiziksel semptom geliştiriyor. Ve zaten bu bozukluğa sahip hastaların çoğu doktor doktor gezerken psikolojik yardım almaları gerektiği söylenince ‘psikolojik bir sıkıntım olduğunu düşünmüyorum’ gibi cevaplar verebiliyor. Ama terapilerle hastaların geçmişine bakıldığında semptomların başladığı zamanlarda duygusal olarak yoğun ve yıpratıcı dönemler yaşadığı görülüyor. Ve hasta bu dönemleri anlatırken yavaş yavaş ayrıntıya iniyor. Yani ilk seanslarda pek fazla bilgi vermiyor yavaş yavaş kendisi de yaşadıklarını kabullenerek anlatmaya başlayıp gerçeklerle yüzleşebiliyor. Çoğu hastada tedavi planıyla ağrıların azaldığı görülüyor. Bazı uzmanlar kesin olarak ağrılarının bittiği hastaları olduğunu da söylemiş.
Benim oldukça şaşırarak araştırma yaptığım ve vaka okudukça beynimizin savunmalar yaratabildiğini gördüğüm bir konu somatizasyon bozukluğu. Her geçen gün kendime, bedenime ve zihnime hayran kalıyorum. Zihnimin bedenimi, bedenimin de zihnimi beslediği bu gerçek karşısında ikisine de iyi bakmaya çalışıyorum. Sıkıntılarımızı, hüzünlerimizi, kötü hissettiğimiz meseleleri kenara atmayalım. Konuşalım, paylaşalım, yazalım. Bedenimize de zihnimize de çok iyi bakalım.
- Kübra HökelekManiac in a strait-jacket, in a French asylum. Ambroise Tardieu