Kendi Kokusu
Aklında dönüp duran ve adeta kördüğüm olan düşünceleri yüzünden hiç
bitmeyeceğini sandığı bir gecede hayatını, ardından sebepsizce kokuları
düşünmüştü. Ona göre kokular söylendiği kadar basit değildi, soyut olan
her şeye bir gönderme olabilirdi. Belki bir duyguyu, belki bir anı, bir
insanı anlatabilirdi. Ama kesinlikle parfüm ile koku ayrı şeylerdi.
Böyle düşüncelerle geçen gecenin sabahında ona çok tanıdık gelen
büyüleyici bir kokunun etkisiyle uyandı, o kokunun etkisinden bir süre
çıkamadı. Annesinin yeni kullandığı bir oda parfümü ya da tütsü olmalı
diye düşündü. Açık penceresinden dışarıya baktı; bu kokunun geldiği yeri
aramak istercesine ama nafile. O gün Deniz ile buluşması gerekiyordu o
yüzden daha da zaman kaybetmeden hemen üstünü giyinip çıktı.
Otobüs durağına doğru yürürken, sigarasını içerken, otobüs beklerken o
kokuyu hep anımsadı. Birazdan geçer diye düşünürken otobüse bindiğinde
bile aynı şekilde devam etti sanki o koku onun peşini bırakmıyordu.
Birinden geliyor olmalı diyerek otobüsü ve içindeki insanları inceledi
hatta onlara belli etmeden onları kokladı ama yine de bir türlü nereden
geldiğini bulamadı. Durum onu korkutsa ve alışılmadık gelse de bir
yandan heyecanlandırıyordu.
Muhakkak Deniz’e bu kokuyu tarif edip biliyorsa parfümün veya kokunun
adını sormalıydı; yol boyunca nasıl tarif edeceğini düşündü ve aklına
gelenler sadece toprak kokusu ve bodrum kokusu oldu. Daha da derine inip
kokularla ilgili düşüncelerini yine anımsadı ve zihninde tek bir şey
belirdi: umut, evet umut diyebilirdi bu koku için.
Otobüsten iner inmez Deniz ile sarıldılar; her buluştuklarında ilk
olarak sarılırlardı. Sarıldıkları zaman tam “Sana bir şey soracağım.”
diyecekken Deniz’in daha da sıkı sarılıp söylediğiyle her şeyin farkına
vardı, gülümseyerek gözleri dolmaya başladı: Çok güzel kokuyorsun, eski
parfümüne geri mi döndün?
- Irmak Çelik