Suçluyorum
İmar Affı’nı onaylayan tüm milletvekilleri ve partilerini, inşaat sektörünün kârını devam ettirmesine bir an ara vermemesi için vergi borçlarını silen ve ihale üstüne ihale veren iktidarı, yıkılır yeniden yapılır düşüncesiyle binalar inşa ederek kanımızla zenginleşen müteahhitleri, onların hesabına projeler çizdiren mimarları, rantla zenginleşen yerel yönetimleri ve toprak sahiplerini, barınmayı bir hak değil ihtiyaçtan doğan bir sömürü unsuru olarak kullanarak en az 50.000 insanı katleden herkesi ve onların birer unsuru olduğu kapitalizmi suçluyorum. Bizler birer rakam, baş, zayiat değiliz: Liseden arkadaşım veterinerlik öğrencisi İrem Özer’in, Orhan Aydın’ın kızı Eylem Şafak Aydın’ın, ablamın arkadaşı Elif Aslan’ın annesi Saadet Hanım’ın, Mesut Hançer’in annesi, kardeşleri, yeğenleri ve kızı Irmak Leyla Hançer’in, şimdi arayınca adını sanını bile bulamadığım yazın kitap aldığım Samandağ’da El Harf Kitabevi’nin, eş, dost, arkadaş dediğimiz tüm canlıların katillerini, yuvalarımızın ve hayatlarımızın hırsızlarını suçluyorum. Deprem sonrası insanların yardım çığlığını boğmak için Twitter’ı kapatan, yardım değil imaj çalışması organize eden “Asrın Felaketi” burjuva iktidarını; Adalet ve Kalkınma Partisi’ni, Milliyetçi Hareket Partisi’ni, insanlar yardım beklerken ve emekçiler cansiperane bir şekilde yardıma koşarken bölgeye halkı kin ve düşmanlığa sevk ederek pogrom arzusuyla kışkırtmak için giden ve korku yayarak depremzedelere şiddeti kışkırtan faşistleri Zafer Partisi’ni suçluyorum. Havaalanları ve bölünmüş yollarıyla övünen iktidarı, bunları inşa edenleri; depremin olduğu sabah denizden Hatay’a yardım göndermek yerine üç gün boyunca insanları ölüme terk edenleri, limanları özelleştirenleri ve onları işleten şirketleri, kimsenin almadığı yanıcı maddeleri kar hırsıyla alarak İskenderun Limanı’nın günlerce yanmasına sebep olan işletmeyi, insanların topladığı yardımlara el koyarak kendileri yapıyor görünmek için yardımları yavaşlatan ve engelleyen tüm idareleri, depremzede Ahmet Güreşçi’yi işkence ederek öldüren jandarmayı suçluyorum. Depremzedelere çadır satan Kızılay’ı, insanlar ölürken işbaşı yapmaya zorlayan patronları, zamanında orduyu seferber etmeyen hükümeti suçluyorum. Borsayı kapatmak için bekleyen sonra da ertesi hafta yeniden açan Maliye Bakanı’nı, çimento ve metal hisselerine yüklenen sermayeyi, tüm bunları devletleştireceğiz demeyen çünkü sömürüden yana olan islamcılar, liberaller ve faşistlerle ortak; düzen muhalefeti Cumhuriyet Halk Partisi’ni suçluyorum. Ses çıkaran insanları şiddetle gözaltına alan polisi, halkın avukatlarını boğmaya uğraşanları; burjuva hukukunu bile uygulamaktan aciz adli makamları suçluyorum. Biz emekçileriz, halkın aynı gemide her gün ölesiye çalıştırılırken öldürülenleriyiz; tüm suçluları yargılayıp mahkum edeceğiz, bu düzeni yıkacak ve yaşayabileceğimiz yepyeni bir dünya kuracağız.
-Mustafa Özaydın